Gümüş, İsrail’in Cebel el-Dürüz hattı üzerinden açılmak istenen koridoru “stratejik bir tuzak” olarak nitelendirerek, bu girişimlerin sadece bölgesel değil, uluslararası güvenlik dengelerini de olumsuz etkileyen tehlikeli bir planın parçası olduğunu vurguladı.
İsrail’in Şam’ın güneyinden başlayarak Cebel el-Dürüz bölgesinde silahsızlandırma çabalarının arkasında, bölgesel nüfuzunu artırma ve gelecekte oluşturulacak yapay sınırları meşrulaştırma hedefinin yattığını belirten Gümüş, “Bu süreç, başta Türkiye olmak üzere tüm bölge ülkeleri için ciddi bir güvenlik riski oluşturuyor” dedi.
Ayrıca İsrail’in farklı ülkelerden getirdiği paralı askerleri güvenlik gücü olarak kullanmasının uluslararası hukuka ve insan haklarına aykırı olduğunu kaydeden Gümüş, “Mahal Örgütü’nden günümüze uzanan bu paralı asker geleneği, bugün MOSSAD ve İsrail Ordusu’nun temel kadrosunu oluşturuyor. ABD, Fransa, Eritre ve Etiyopya’dan getirilen on binlerce paralı askerin kullanılması savaş hukukunun açık ihlalidir” ifadelerini kullandı.
Gümüş, İsrail güdümündeki bazı dini figürlerin Dürzi toplumunu Suriye yönetimine karşı kışkırtma girişimlerini büyük bir provokasyon olarak değerlendirdi. Lübnanlı Dürzi lider Velid Canbolat’ın bu girişimlere karşı tutumunu ise “bölge barışı adına önemli bir refleks” olarak nitelendirdi.
“Dürzi toplumunu vekil güç haline getirmek, bölgede yeni çatışmalar ve bölünmelerin zeminini hazırlamaktır” diyen Gümüş, “Bu tehlikeye karşı sadece Suriye değil, tüm İslam dünyası sorumluluk üstlenmelidir” dedi.
Son olarak Türkiye’nin bölgesel istikrarın teminatı olması gerektiğini ifade eden Taner Gümüş, “Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliği, Türkiye’nin milli güvenliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu süreçte kararlı, ilkeli ve milli bir duruş sergilemek elzemdir. Yeniden Refah Partisi olarak atılacak her sorumlu adımı destekliyoruz” şeklinde konuştu.